Kadına Şiddetin Korkutan İstatistiği

Kadına uygulanan şiddetin giderek artması ve bu tablonun acı sonuçları, gündemin tatsız konularından biri olmaya devam ediyor. Medya takibiyle belirlenen istatistiklere göre; 2018 senesinin ilk on ayında, 203 kadın erkek şiddeti sonucunda öldü. Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi‘nin konuyla ilgili yürüttükleri çalışmalar; ülkemizde yaşayan kadınların üçte birinin, fiziksel ve cinsel saldırıya uğradıklarını gösteriyor. Tablonun acı verici diğer bir bulgusu ise, söz konusu kadınların, yalnızca yüzde 11’inin resmi kurumlara şikâyette bulunmaları.

2012 senesinde kabul edilen, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereği; hayati tehlike oluşturan acil vakalarda, şiddet gören veya tehdit edilen kadın, direk olarak polise, jandarmaya ve benzeri kolluk kuvvetlerine başvuru yapabiliyor. 6284 sayılı söz konusu kanun uyarınca, kendisine başvuruda bulunan kolluk kuvvetleri; kişinin hayati tehlike içinde olduğu durumlarda, aile mahkemelerine onaylatarak, “koruma kararı” çıkartıyor. Adalet Bakanlığı, ilgili kanunla koruma altına alınan kadınların; 2013’te 60 bin civarlarında olduğunu, bu rakamın 2017’de ise yüz binlere ulaştığı bilgisini ortaya koydu. Yıllar içinde meydana gelen yüzde yetmişlik artış, tablonun vahametini gözler önüne serer vaziyette.

İçinde bulunduğumuz sene içinde, kadınlar arasında düzenlenen anketin;  yaşadıkları en büyük sorunun, şiddete uğramaları şeklinde sonuçlanması da;  durumun ülkemizin kanayan bir yarası olduğunu gösteriyor.

Atamızın;

Dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim’, diyemez!”

Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın

Sözlerini düşündüğümüzde, ortaya çıkan tablonun günümüz sonuçları, insanı oldukça düşündürüyor. Biz ne zaman bu hale geldik? Geçmişinde kadınına böylesi saygı ve önem veren bir millet, şimdilerde nasıl oluyor da, onlara böylesi muamele edebiliyor? Bizi biz yapan ve övünç duymamıza vesile olan, kadını arkasında değil, her daim yanında isteyen bir toplum, ne ara bu kadar yozlaşmaya başladı? Kendimize tüm bu soruları sormaya cesaretimiz var mı?

Bunlara dürüstçe cevap bulabildiğimizde, belki de gelişme kaydedebiliriz. Kim bilir?