Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Uyanık, TÜBİTAK 1001 Müsilaj Araştırmaları Özel Çağrısı ile araştırma başlattıklarını ve bu kapsamda gemilerin balast tanklarından numuneler alınarak incelemeler yaptıklarını kaydetti.

Yürütücülüğünü üstlendiği araştırmanın detaylarını ve sonuçlarını paylaşan Uyanık, deniz ekosistemini tehdit eden müsilajın farklı mikroorganizmalar tarafından birden fazla dış etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıktığını ve bunlardan birinin de yoğun deniz ticareti olduğunu belirtti.

Normal bir evsel atığın suda 3-5 miligram/litre civarında bulunan ağır metal miktarını, gemilerin balast suyunda 300 ila 500 miligram/litre gibi yüksek seviyelerde tespit ettikleri bilgisini veren Prof. Dr. Uyanık, eski gemiler ile balast tanklarındaki korozyondan kaynaklanan ağır metallerin, fitoplanktonların strese girmesine neden olabileceğini ifade etti.

Uyanık, yaklaşık 50 gemiden aldıkları örneklerde, müsilaja neden olan planktonlardan siyanobakteriler ile diyatomlara çok yoğun şekilde rastladıklarını aktararak, arıtılmış balast suyunda bulunması gereken miktarın 50-100 katı civarında fitoplankton tespit ettiklerini bildirdi.

Bursa Belediyesi Personeline ‘KOAH ve Tütün Kullanımının Zararları’ Eğitimi Bursa Belediyesi Personeline ‘KOAH ve Tütün Kullanımının Zararları’ Eğitimi

Müsilaja neden olan asıl unsurların karasal kaynaklı, evsel ve endüstriyel atık suların yeterli düzeyde arıtılmadan Marmara Denizi'ne verilmesi olduğunu vurgulayan Uyanık, şunları kaydetti:

"Deniz taşımacılığından kaynaklanan bazı atıkların kontrolsüz bir şekilde denize verilmesi nedeniyle Marmara Denizi'nde besin tuzlarındaki birikim ve artışın müsilajı tetiklediğini düşünmekteyiz. Tekil olarak deniz ticareti müsilaja sebep olmuyor ancak bardağı taşıran son damla olarak düşünüldüğünde bunun da bir etken olduğunu, farklı ülkelerden gelmemesi gereken müsilaja neden olan plankton türlerinin geldiğini görüyoruz."

- "Her gemiye balast arıtma sistemi takılmalı"

Gemilerin limanlardaki bekleme sürelerini kısaltmak ve operasyon sürelerini azaltmak için arıtma sistemlerini çalıştırmadan, balast sularını kontrolsüz bir şekilde Türkiye'nin iç sularında deşarj edebildiklerine dikkati çeken Uyanık, her gemiye takılacak balast arıtma sistemleriyle farklı ülkelerden gelen istilacı türlerin ve müsilaja neden oldukları bilinen planktonların taşınmasının önlenebileceğini işaret etti.

Prof. Dr. Uyanık, Dünya Denizcilik Örgütünün, deniz ticareti yapan ülkelerin imzaladığı MARPOL Sözleşmesi ile istilacı ve yabancı türlerin farklı ülkelere taşınmasını engellemek için gemilerde balast sularının arıtımıyla ilgili bir zorunluluk getirdiğinden bahsederek, şu ifadeleri kullandı:

"MARPOL Sözleşmesi ile belirlenen kriterlerin tüm gemiler tarafından en kısa sürede uygulanması gerekiyor. Gemilerin, ulaştıkları limanlarda sintine sularını kontrollü bir şekilde liman idarelerine teslim etmesi gerekiyor. Normalde gemiler yanaştıkları limanlara belli bir vergi, bir ücret ödüyorlar. Ödedikleri bu liman vergisi kapsamında sintine sularını aslında ücretsiz olarak o liman idaresine verebilirler. Ancak buradaki sevkiyat ve işlem süresini kısaltmak için limanlarda bunlarla uğraşmak yerine açık denizlerde kontrolsüz bir şekilde deniz ortamında bu sintine sularını arıtmadan denize verme gibi yanlış bir işlem uyguluyorlar. Liman idareleri tarafından kontrol edilerek gemilerin yasalara, yönetmeliklere uymasını sağlamak gerekiyor ki Marmara Denizi'ne farklı ülkelerden gelen kirliliği de kontrol edebilelim."

Açıklamada, araştırma ekibinde BTÜ öğretim üyeleri Prof. Dr. Mete Yılmaz, Doç. Dr. Erinç Dobrucalı, Doç. Dr. Gökçe Çiçek Ceyhun, Doç. Dr. Deniz Uçar, Dr. Öğretim Üyesi Volkan Altuntaş ve İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Muharrem Balcı'nın da yer aldığı bildirildi.

Kaynak: