Türkiye'nin zeytin üretiminde dünyadaki örnekleri gibi "var" ve "yok" yıllarını yaşayan bir ülke olduğunu söyledi.
Son 10 yılın "yok yılları"na bakıldığında zeytinyağı üretim ortalamasının 164 bin ton olduğunu belirten Tan, bu yıl ise "yok yılı" olmasına rağmen 180 bin ton rekolte beklendiğini dile getirdi.
Tan, diğer ülkelerin geçen seneyi de kayıpla geçirdiğini aktararak, "Yaklaşık 180 bin ton stok var, bu yıl da 180 bin ton toplamda 360 bin ton ürünümüz olacak. Bunun 160 bin tonu iç tüketimde gider. Aynı zamanda geçen yıl 1 milyar dolara gittiğimiz rekor ihracat da 150 bin tondu. Onu da üzerine eklersek 310 bin ton yapar. Gelecek yıl öncesi elimizde 40-50 bin ton zeytinyağı bile kalabilir." ifadelerini kullandı.
Sahte ve katkılı zeytinyağlarına karşı da dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Tan, "Zeytinyağında Türkiye fiyatları dünyayla paralel gidiyor. Hatta geçen sene düşüktü bile. Önümüzdeki sene fiyatların makul bir seviyeye geleceğini düşünüyorum. Tüketicimiz 'işte şu fiyatlara gelecek' gibi söylemlerle korkutuluyor, çocukları korkutur gibi. Her şeyin fiyatı maliyetleri oranında artıyor." diye konuştu.
Tan, zeytinyağı fiyatlarıyla ilgili spekülatif söylemlere karşı uyarıda bulunarak şöyle devam etti:
"Fiyatlar piyasada oluşur, 'şöyle olacak, böyle olacak' demek spekülatiftir. Bu yanlıştır. Nitekim birçok kuruluşumuz fiyatlarını açıklamaya başladı. Onlar da ticaret yapıyorlar. Ticareti kurallarına göre, maliyetlere bakarak üretici kuruluşları üreticilerin de haklarını savunarak ve aynı zamanda basiretli bir tüccar gibi de hareket ederek fiyatlar açıklıyor. Fiyatlara baktığımız zaman dünya piyasalarıyla benzeşen fiyatlar. Bu yıl kaliteli yağların miktarı çok az. Mesela 295 lira fiyat var, bu fiyat en kaliteli grubun fiyatı. Normalde 1-1,5 asitler 200-250 lira civarında."
Bu yıl rekolte tespit çalışmalarını eylül ayında yaptıklarını, 180 bin ton zeytinyağı, 442 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi beklediklerini anlatan Tan, iç piyasa fiyatlarının makul seviyede olmasının tüketimin artması için önemli olduğunu vurguladı.
- "Fiyatlar üzerinden konuşmamak lazım"
Zeytinyağının dünya genelinde borsasının olduğunu belirten Tan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fiyatlar üzerinde spekülatif konuşmalar görüyorum. Burada somut olarak gördüğümüz, birkaç firmanın açıkladığı fiyatlar var. Çünkü ticaret yapılıyor. Üreticiden alım fiyatları var. Hem sofralık hem de zeytinyağı bölümünde Marmarabirlik ve Tariş'in açıklamaları var. Ben o birliklerin yapısını iyi bilen biriyim. Onlar daima dünya fiyatlarına bakarlar. Üretici maliyetine bakarlar ve üreticinin geçim standardını da düşünerek makul oranda bunu artırırlar ve fiyatlarını barem bazında verirler. Bu fiyatların içinde hangi kalitede yağlar olduğu da önemli. Bugünlerde bu firmaların açıkladığı en yüksek fiyatlar telaffuz ediliyor. Bu yanlış. Ortalama biz hangi yağdan, ne kadar alıyoruz. 'İşte bu kadar çok fazla fiyat artacak' filan deyip zaten zeytinyağına artmakta olan ilginin azaltılması noktasına gelinebilir. Bu konuda hassasiyetle durulması lazım. Fiyatlar üzerinden konuşmamak lazım."
- "Fiyatlar dünya fiyatlarıyla orantılı olarak gidiyor"
Tan, fiyatların yükselmemesi için hükümetin önlemler uyguladığını dile getirerek, "Ne yapılırsa yapılsın fiyatlar dünya fiyatlarıyla orantılı olarak gidiyor. Peki neden yükseliyor? Dünyada yokluk var, dünya fiyatları ondan yükseliyor. Gelecek yıllarda da yokluk olabileceği endişesi var. Çünkü 500 yılın en yüksek en kurak yıllarını yaşadı İspanya, İtalya, Tunus. Bu durumda o endişe var. Tüketimi çok fazla artıramıyorlar çünkü fiyat artışındaki nedenlerden birisi de bu. Ülkemizde ise üretim maliyetlerimiz yüksek. Ülkemizde zeytincilik yapılan alanların yüzde 75-80'i dağlık yerlerde ve burada zeytin de az olduğu için normalde 10 liraya mal olacaksa kilogramdaki hasat maliyeti 30 liraya kadar çıkabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.