Bir gece, bir mağara, bir insan, bir melek. Her biri soru işareti ile buluşup aklımızda uçuşan şüphelerin sükûna ermesi için bir şifa içeriyor. Gece karanlık ve uyku dolu. Biraz korku biraz da huzur. Bulunmak, görünmek, duyulmak istemeyenin ev sahibi oluyor geceler. 610 yılının Mekkesi’nde, yerin ve göğün “eminliğine” şahit olduğu Muhammed Mustafa’yı da ağırlamıştı derinliklerinde. Ruhunun enginliği, gelen Ruh’un yüceliği, taşınan yükün ağırlığı aynı gecede buluştular.
“Biz onu mübarek bir gecede indirdik” ayetinin bereketi hissedilir. Gelen de, gelinen de, getirilen de ilahi kaynaktan beslenince geceler sadece bedeni değil, ruhları da dinlendirecektir. Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda kırk geceye tamamlanan yolculuğu, orucu gündüzü ve gecesi ile ayrı tarif ve tebyin etmenin zarafeti, Miraç’ta “kulumuz” vasfına mazhar olmanın bir gece oluvermesi, adına yemin edilen gecelerin bir sureye ad olması ve içinden on geceyi özel kılmak. Kur’an’da özel ve genel olarak 92 yerde geçen bir kavram olarak gece, beden gözleri uykuda iken manevi bir uyanıklığın sırlarını taşımaktadır sanki.
Bulanların arayanlar olduğu hakikatini sırtlayarak bir gece yolculuğuna çıkmak, göremediğimiz bir virüsün, varlıklarını görmekte zorlandığımız ev halkımızı gösterdiği bugünlerde daha fazla ehemmiyet arzetmektedir.
“Şeref’ül- mekân bi’l mekin” kaidesince Ramazan’ı sıradan günler birleşiminden kurtarıp özel hale getiren değerin, içinde taşıdığı hayırlar olduğu gerçeği yüreğimize bir muştu olarak doğacaktır. Bu arada ayların saltanatının kürsüsünde oturmak için hedefleri belli bir kulluk haritası sunmalıdır. Oruç insanlığın kaderine yazılmıştır. “kim şahit olursa onu tutsun” emri Kur’an’da saklanan hidayeti ve hak-batıl ayrımını gösteren delilleri bulmak amacıyla;, gözleri ve gönülleri Ramazanın güzelliklerini bulmak için şuuru açık halde olmayı ifade eder.
Şuurun can bulmasının sonrasında hilali görmekle başlayan sevinç, bayrama kadar gökler seviyesinde kalabilmek için her anın kıymetini amele dönüştürerek yazıcı melekleri yormak arzusunda olmalıdır. İşte o zaman gündüzünde dilin, midenin suskunluğu gecelerinde yerini tevbelere, gözyaşlarına bırakacaktır. “Kim inanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan’da ouç tutup geceleri teravih kılarsa, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olur” müjdesi aç kalan gönüllerin iftarı olacaktır.
Geceler zifiri karanlık olsa da Ramazan geceleri aydınlıktır. İçinde hüküm, şeref, güç, yücelik anlamları taşıyan “kadr”in varlığı, kaybedildiğinde kıymeti anlaşılan iki nimetin biri olarak zamanın mevcudatı ile bir olur ve bin ayın hayrını kıskandıracak bereket taşır. Tam da bu esnada Allah’ın adı ile aynı yemin düzleminde bulunan gece kelimesi kadrin ve kıymetin cananı oluverir. Artık Ramazan içinde meçhul bir cevher taşıyan kadre gebedir. Mecnun’un Leylasını aradığı gibi mü’min de leylini aramalıdır.
Rastgele bulanlar, kıymetten bihaber olanlar saygısızlık etmesin, anını bilip de kendini bilmeyenler ta’zimde haddi aşmasın diye gül cemalini setreyleyen bir gece: Leyle-i Kadr
Adını taşıyan surede dile pelesenk edilmekten ziyade gönle nakşeder gibi ardı sıra üç kere “leyle-i kadr” tekraren zikredilir. “Biz onu Kadir Gecesi’nde indirdik” İndirilenin ne olduğunun ve kimin tarafından inzal edildiğinin tebliğe haceti yoktur. Bilinmesi istenen kadir ve gecedir. Aceleci vasfının varlığı içinde insanoğluna hemen bilgi verilir: “ Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen nereden bileceksin?” İdrak etmenin zorluğuna dikkat çeken bu söylem, sanki naz eden ve sevmenin tadını imanının kıvamında gizleyen latif bir etki bırakır gönüllerde. Gecenin anlamının maddi hesabın ötesinde bir kıymet bilme muhasebesi içerdiği, kesretten kinaye bir metaforla fısıldanır kulaklara: “Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır” Kadir-i Mutlak olanın kudretinin şuurunda bir zaman ahlakı ile “her geleni Hızır; her geceyi Kadir bil”menin heyecanını taşıyacaktır.
Melekler ve vahyin ruhunu yeryüzüne taşıyan Cebrail (as) da gecenin inenleri arasındadır. Rablerinin izni ile her bir durum için dünyayı teşrif ederler. Yanlarında fecre kadar yetecek selamet vardır.
Leyle-i Kadr, şimdi nerdedir bilinmez.
Ramazanın zımnında bir yerlerde olduğu muhakkak
Belki tek gecelerinde, belki çift gecelerinde mahfuz
Belki son on gecelerde itikâfın sandığında beklemede
Belki de Bedr’in yirmi yedisinde muzaffer bir edada
Ezcümle, Mübarek kelamın dile gelmiş hali Peygamber Efendimiz’den Hz. Aişe’nin ilim sandığına miras bir zikir anahtarı alalım dilimize. Tüm geceler için miktarı takdire kalmış bir dua:
“ALLAHIM! SEN AFFEDİCİSİN. AFFETMEYİ SEVERSİN. BENİ DE AFFET”
Meryem Yiğit / Yıldırım Vaizi