Korona Virüsünde Bilimin Paradigmal Bunalımı
Paradigma, bilim adamının dünyaya bakış açısını belirleyen, yönlendirdiği bilim dalındaki araştırma faaliyetlerinin standartlarını ortaya koyan, ona fenomenleri açıklama olanağı veren model, kavramsal çerçeve ya da ideal teoridir. (Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğü)
Paradigma belirli bir disiplin içerisindeki bilim insanlarının ortak kabulü, bir görme biçimi, sorun çözme aygıtıdır.
Paradigma değerlerin, inançların, düşüncelerin bir bütünü olarak bilim ve günlük hayattaki olaylara bakılan penceresidir. Paradigma kısaca, “ bilim adamlarının yetiştiği ortam” , “ kavram çerçevesi” ve egemen dünya görüşü” anlamına gelir.
Yani Paradigma; belli dönemde bilim adamlarınca ortaklaşa kabul gören, hakim olan bilim anlayışı, bilimsel sınır ve çerçevedir. Örnek vermek gerekirse Türkiye Cumhuriyetinin paradigması 1982 Anayasasıyla sınırlıdır. 1876 da ki Kanunu Esasiye den, başlayıp 1921 Teşkilatı Esasiye, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1982 Anayasasına kadar değişim paradigmal değişimdir. Başka örnekler vermek gerekirse Batlamyus’un Dünya merkezli evren anlayışından Kopernik’in Güneş merkezli evren anlayışına geçiş, öğretmen merkezli eğitim anlayışından öğrenci merkezli eğitim anlayışına geçişler paradigmal değişimdir.
Paradigma kavramını ilk defa T. Kuhn 1962 yılında“ Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı eserinde kullanmıştır. Klasik Bilim anlayışı ve T. Kuhn’un problemler karşısındaki görüşü şu şekildedir. Bilimsel bilgi “ güvenilir biricik bilgi”, “ en gerçek yol gösterici”, “gelecekte tüm sorunları çözecek bir sihirli değnek”tir. Bazı sorunlar henüz çözülemiyorsa, bunun sebebi bilimin yeterince ilerlememiş olmasıdır. Bilim ilerleyince tüm sorunlar çözülecektir.
Kuhn’a göre bilim şu paradigmal dönemlerden geçerek gelişir.
1) Bilim öncesi dönem 2) Olağan bilim 3) Bunalımlar dönemi 4) Devrim dönemi
1) Bilim öncesi dönem: Bu dönemdeki bilim insanlarının belli bir bilimsel bakışı ve anlayışı yoktur. Bu dönemde bilimsel olsun veya olmasın bilgi için çeşitli yöntemler ve kuramlar kullanılır. Bu dönem tüm bilimler için bir tür ön hazırlık dönemidir. Bu dönemdeki bilim insanlarının belli bir eski topluluğun yaşlı üyeleri genç bilim insanın önerdiği yeni bilimsel bakışı ve anlayışı yoktur. Bu dönemde sorunlar büyücü, şifacı, şaman, koca karı ilaçları veya bitkisel karışımlarla çözülür. Örneğin, Grip veya nezle gibi hastalıklar limon, nane, hatmi çiçeği, ayya denesı, kızılcık çorbası, kelle paça çorbası ile tedavi ediliyor.
2) Olağan bilim dönemi: Bir paradigma etrafında toplanarak araştırma yapan bilim insanları olağan bilim döneminde bir bulmaca çözme yarışına girerler. Kabul edilen paradigma ile hemen hemen her alanda var olan problemleri çözerler. Bu dönemde bitkisel lokman hekim tarzı karışımlar işe yaramaz. Örneğin çiçek, verem, kızamık, grip ve nezle hastalığının öncesinde aşı hastalık sırasında ilaç kullanılır ve hastalıklar tedavi edilir.
3) Bunalım dönemi: Paradigma, problemleri çözmede ve doğayı açıklama yetersiz kalmaya başlar. Yavaş yavaş birtakım anomaliler uyuşmazlıklar ve çözümsüzlükler ortaya çıkmaya ve sıkıntılar daha belirgin olmaya başlar.
Bilim artık “ güvenilir biricik bilgi”, “ en gerçek yol gösterici”, “tüm sorunları çözen bir sihirli değnek olmaktan çıkıyor. Örneğin AIDS, Korona, Kırım Kongo tedavi edilemiyor. Avrupa ve Amerika’da Korona virüsü sağlık sistemini çökertiyor. Yaşlı insanlar bakımsızlıktan ölüyor. İnsanlar bütün dünyada bunalımda ve bilim çaresiz kalıyor. Korona tedavisi için plazma tedavisi, aşı çalışmaları hız kazanmaya başlıyor. Kısacası yeni paradigma arayışı hastalıkları tedavi eden paradigmanın bulunuşuna kadar devam ediyor.
4) Devrim dönemi: Bunalım dönemi içinde genç bir bilim insanı, çıkar ve yeni bir bakış açısı yani paradigma öne sürer. Eski topluluğun yaşlı üyeleri genç bilim insanının önerdiği yeni paradigmaya karşı koyarlar. Geçmişte Ziya Özel adında bir doktorumuz kanseri zakkumla tedavi ettiğini söylediğinde bütün doktorlar, ilaç firmaları tarafından topa tutulmuştu. Sonra bu doktor Amerika’ya gidip orada tedavilerine devam etti. Tabi ki güneş balçıkla sıvanmaz.
Her kıştan sonra bahar, her geceden sonra sabah vardır. Önceleri büyük bir tepki alan genç bilim insanı, sonraları taraftar bulmaya başlar. Eski paradigmalar terk edilir. Yeni paradigma sorunları çözdüğü için bütün bilim otoriterleri tarafından kabul görür ve bilimsel devrim gerçekleşir. Artık Kanser, korana, AIDS, Kırım Kongo kanamalı hastalığına karşı aşı geliştirilmiş ve tedavi edilmiştir. İnşallah yakın zamanda gerçekleşir.
Sonuçta ‘’Bilimsel bilgi “ güvenilir biricik bilgi”, “ en gerçek yol gösterici”, “gelecekte tüm sorunları çözecek bir sihirli değnek”tir. Bazı sorunlar henüz çözülemiyorsa, bunun sebebi bilimin yeterince ilerlememiş olmasıdır. Bilim ilerleyince tüm sorunlar çözülecektir’’ görünüşüne verilecek cevabım şu şekildedir; Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin her şeyi bilme ve çözme kudretine sahip değildir. Bilimi totemleştirmeye hiç gerek yoktur. . Hem bilim maluma tabidir. Bildiğimiz şeyler bilimdir. Ya bilmediklerimiz. Sokrates’in dediği gibi bilmediklerimizi ayaklarımızın altına alabilseydik gökyüzüne değerdi başımız. Bildiğimiz bir şey varsa o da hiç bir şeyi bilmediğimizdir. İnsanı tek boyutlu, sadece aklını kullanan bir varlık olarak görmek onu sınırlandırır. Hem Kant’ın dediği gibi biz yalnız bilmek arzusundan ibaret varlıklar değiliz. Aynı zamanda doğru yaşamak, inanmak ve ümit etmek isteriz. Bilimden bütün bu ihtiyaçlarımızı karşılanmasını beklemek bir hayaldir ve ayrıca da yanlıştır. Kısaca bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin hayat akışkandır. Akışkan hayatı düşüncenin aynı hızla yakalaması mümkün değildir. Bilimle olduğu kadar olmadığı kader. Bilim olmadan olmaz ama bilimle her şey olmaz.