Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası Türkiye'nin tek taraflı olduğunu iddia ettiği petrol arama çalışmalarını sona erdirmesi gerektiği açıklamasında bulundu.

MACRON'DAN TÜRKİYE ADIMI 
Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan gerilim sonrası Macron’dan açıklama geldi. Macron, Yunan Başbakan Miçotakis ile görüşme gerçekleştirdikten sonra bir açıklama yayınladı.


Açıklamada Türkiye’nin bölgedeki petrol arama çalışmalarının sona erdirilmesi çağrısı yer aldı. Macron ayrıca Doğu Akdeniz’deki askeri güçlerinin geçici olarak arttırılmasıyla uluslararası kanunlara saygı göserilmesinin sağlanmasını amaçladıklarını belirtti. Açıklamada Doğu Akdeniz’deki askeri gücün AB ortakları ve Yunanistan ile birlikte artırılacağı bildirildi.

İNGİLİZ BASININDAN MACRON'A SERT TEPKİ! 
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un önce Beyrut patlamasından sonra Lübnan’a gitmesi ve daha sonra Doğu Akdeniz ile ilgili açıklamaları, İngiliz basınında eleştirildi. İngiliz medyasında yer alan haberde Macron için, “Jet-ski üzerinden dünya sorunlarını çözmeye çalışıyor” denildi.


Macron kendi ülkesinde 18 ay süren protestoların ardından koronavirüsle (Covid-19) mücadelesini bırakıp, Akdeniz ile ilgili atılımlar yapması tepki çekti. Toulon yakınlarındaki cumhurbaşkanlığı sahil konutu Fort de Bregançon'da tatil yaparken görüntülenen Macron’a, “Jet-ski üzerinden dünya sorunlarını çözmeye çalışıyor” eleştirisi yapıldı. Macron, Akdeniz'deki ülkelerin iç işlerine karışmakla suçlanıyor. 

Yapılan eleştiriler Macron'un tatildeki pozlarının dünyaya genç lider imajı verme çabası içine girdiği belirtilerek yapıldı. Hem ülkesinde hem de dünyada yaşanan büyük krizlere rağmen gününü gün eden Macron'un bu tavrı büyük tepki topladı.


İngiliz medyasından The Times’ın haberinde, “Macron, ülkesinde 18 ay süren protestolar ve ardından yaşanan salgın hastalıktan sonra Akdeniz'deki yaz tatilini 'genç bir lider' imajını canlandırmak için kullanıyor” ifadelerine yer verildi.

TUTUMUNUN ARDINDA SÖMÜRGE ZİHNİYETİ VAR 

Macron’un Beyrut’ta meydana gelen patlamadan sonra kente yaptığı ziyarette, rejim değişikliğinden bahsetmesine yoğun tepki geldi. Lübnan’ın Macron tarafından Fransız sömürgesiymiş gibi görülmesine sosyal medya kullanıcıları ve aktivistler, “Bu tutumun arkasında sömürge zihniyeti yatıyor” yorumunu yaptı. Filistinli tarihçi Beşir Nafi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Macron utanmadan Lübnan’ın siyasi hayatı için yeni bir döneme girmekten bahsediyor” dedi.


'LAFAYETTE' FIRKATEYNİNİ GÖNDERİYOR 

Reuters'ın geçtiği son dakika haberine göre Fransa Doğu Akdeniz'e iki adet Rafale savaş uçağı ve 'Lafayette' fırkateynini göndermeye hazırlanıyor. Fransa'nın bu hamlesinin bölgedeki askeri varlığını artırmak olduğu açıklandı. Açıklama Savunma Bakanlığından geldi.

Macron'un açıklamalarından sonra Fransa'nın bu hamlesi Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginliği daha da büyütecek.


YUNAN HÜKÜMETİNE TEPKİLER ARTIYOR 

Afganistan'da Uyuşturucu Ekimi ve Üretimi Sıfıra Yaklaştı Afganistan'da Uyuşturucu Ekimi ve Üretimi Sıfıra Yaklaştı

Oruç Reis, bölgede kuş uçurtmayan Türk savaş gemilerinin refakatinde çalışmalarını dün de sürdürürken, Yunan hükümeti “Kablolarını denize indirdi ama savaş gemilerinin çıkardığı gürültü yüzünden araştırma yapamıyor. Araştırma yaparsa tepki göstereceğiz” şeklinde iddialarla kamuoyu tepkisini yatıştırmaya çalışıyor.

"ORUÇ REİS GÜRÜLTÜDEN ÇALIŞAMIYOR" 
Hükümetin bu iddialarına tepki gösteren ana muhalefetteki Syriza Partisi lideri ve eski Başbakan Aleksis Çipras, “Başbakan Kiriakos Miçotakis’ten, Oruç Reis’in çalışmalarının engellendiğine ya da gürültüden bir şey yapamadığına ilişkin dayanaksız bilgiler sızdırmaya son vermesini istedim” dedi.


Yunan medyasında da, “Halk koyun değil. Ne olduğunu anlıyor. Bize masal okumasınlar” yorumları dikkat çekti. Atina’da, ikinci Oruç Reis krizinin daha da tırmanmaması için umutlar Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesine bağlandı.

MİÇOTAKİS: KAZA OLABİLİR 

Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin durumu askerileştirdiğini iddia ederek, bir kaza halinde bunun sorumlusunun Türkiye olacağını ileri sürdü. “Türkiye durumu askerileştirdi. Donanmasını çıkardı. Biz de silahlı kuvvetlerimizi teyakkuz durumuna geçirip donanmamızı gönderdik” diyen Miçotakis, “Bu kadar sınırlı bir bölgede bu kadar çok askeri güç birikince kaza tehlikesinin bulunduğunu herkes bilmelidir. Böyle bir durumda bunun sorumlusu, bu ortamı yaratan olacaktır” ifadelerini kullandı.


Yunan Başbakanı bu sivri çıkışına rağmen, “uluslararası hukuk çerçevesinde tüm komşularımızla görüşmeye hazırız. Diyalogdan korkmuyoruz” sözleriyle diyalog kapılarını açık tutmaya çalıştı.

AB DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANIYOR 

Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları Yunanistan’ın olağanüstü toplantı çağrısına olumlu yanıt verdi.


AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek temsilcisi Josep Borrell, bakanların yarın toplanacağını açıkladı. Türkiye ile ilişkilerin tüm boyutlarıyla masaya yatırılacağı 27-28 Ağustos’ta Berlin’de yapılacak gayriresmi AB Dışişleri Bakanları toplantısı’na çok az bir süre kala bu zirvenin düzenlenmesine karar verilmesinde “Yunanistan ile dayanışma zorunluluğu” etkili oldu. Toplantı, bazı yetkililerin tatilde olması ve lojistik açıdan son dakika ayarlaması yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle videokonferans formatında gerçekleştirilecek.

KONSENSÜS YOK 

Yunanistan’ın olağanüstü toplantı talebi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine yönelikti. Ancak Borrell, toplantı çağrısı yaparken, üye ülkelerden gelen talepleri de dikkate alarak gündemi genişletti.


Zirvede Türkiye’nin yanı sıra Lübnan’daki patlama ve Belarus’taki tartışmalı seçimlerin ardından oluşan tablo da ele alınacak. AB üyesi ülkelerin önemli bölümünün önceliğinin Belarus’taki gelişmeler olması dikkat çekerken, toplantıda daha öncekilerde olduğu gibi, Yunanistan’la tam dayanışma içinde olunduğu mesajının verilmesi, Türkiye’nin faaliyetlerinin kınanması ve yaptırım uyarısının yinelenmesi dışında somut bir karar alınması beklenmiyor.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin başını çektiği bir grup Yürkiye’ye ağır yaptırım uygulanmasını talep etse de bu konuda henüz konsensüs yok. Almanya başta olmak bazı AB üyesi ülkeler Türkiye ile gerilimin düşürülmesini ve diyaloğa öncelik verilmesini savunuyor.


ESKİ SAVUNMA BAKANI: KİMSE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİNİ BOZMAZ 

Yunanistan'da, ana muhalefetteki Syrzia Partisinin iktidarı döneminde Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan Apostolakis, "Hiçbir tarafın, Yunanistan'ın meselesi yüzünden Türkiye ile ilişkilerini bozmayacağını" söyledi.

Apostolakis, Yunan Mega televizyonunda Doğu Akdeniz'deki gerginliğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Atina'nın, Türkiye ile yaşadığı gerginlikte "büyük olasılıkla yalnız kalacağını" dile getiren Apostolakis, "Bizim meselemiz yüzünden herhangi bir tarafın Türkiye ile ilişkilerini bozması ya da bir çatışmaya girmesi olası değil." ifadesini kullandı.


Apostolakis, Doğu Akdeniz'deki son gelişmeleri "son derece ciddi ve kritik" şeklinde niteleyerek, "Sanırım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, istediğini elde etmek için ihtiyaç duyduğu sürece bölgede kalacak. Şu an Avrupa ve ABD'den gelen baskılar hafif." dedi.

Olası bir çatışmanın iki tarafın çıkarlarıyla da bağdaşmayacağının altını çizen Apostolakis, "Ankara'nın, Yunanistan'ı ikili tüm konular hakkında müzakere masasına çekmek istediği" değerlendirmesini yaptı.


Türkiye, Oruç Reis’in yapacağı sismik araştırma faaliyetleri için Akdeniz’de yeni bir Navtex ilanında bulundu. Navtex ilanının ardından ise Yunanistan'da Oruç Reis paniği başladı. Yunanistan'ın Meis adası kıyılarına Yunan fırkateyni yanaştırıldı. Yunan basını alarm haline geçildiğini iddia ederken sadece fırkateynlerin değil Yunan jetlerinin de kalkışa hazır bekletildiğini yazdı.

Türkiye ise geri adım atmadı ve Yunanlara verilen cevap her defasında, “Türk kıta sahanlığı içindeyiz” şeklinde oldu.Peki Akdeniz'de sular ısınırken ve Türkiye - Yunanistan gerginliği büyürken süreç nasıl devam edecek? Doğu Akdeniz gerginliği, Oruç Reis ve Türk - Yunan gerginliğine dair tüm merak edilen gelişmeleri ve sürecin ne şekilde ilerleyeceğini, konunun uzmanları Prof. Dr. Salim Gökçen ve Doç. Dr. Savaş Biçer Hürriyet için yanıtladı...


'GERGİNLİK YUNANİSTAN'IN ESERİ' 

Prof. Dr. Salim Gökçen koyu özetlerken şu ifadeleri kullandı: "Doğu Akdeniz’de bugün yaşanan gerginliğe tamamen Yunanistan’ın “Ege, Yunan Denizidir” anlayışı getirmiştir. Haksız ve hukuksuz bir yaklaşım ile Türkiye’yi Anadolu kozasına hapsetme girişimi olan Yunanistan’ın bu tavrı maalesef ne NATO ne de AB tarafından engellenmemekte sadece olacaklar takip edilmektedir."

DURUM NASIL ORTAYA ÇIKTI? 

Prof. Gökçen Doğu Akdeniz'deki gerginliğin ortaya çıkışını da şu şekilde özetledi: "Aslında Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yeni bir durum değildir. Kıbrıs Rum Yönetimi, 2002'den itibaren Doğu Akdeniz'de Mısır, Lübnan, Suriye ve İsrail gibi ülkeler ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yapmaya başlamıştı. Türkiye ise bu anlaşmaların Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'nin haklarını çiğnediği gerekçesiyle konuyu BM'ye taşımış ve kendi münhasır ekonomik bölge haritalarını BM nezdinde onaylatmıştı. Türkiye'nin BM nezdinde itirazlarına rağmen Kıbrıs, 2007'nin başında 13 adet arama sahası ilan etti ve büyük petrol şirketlerine ruhsat verme aşamasına geçti.


Buna karşılık olarak Türkiye, Doğu Akdeniz'de kendi ekonomik bölgesinde, Kıbrıs adasının kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde TPAO'ya arama ruhsatları verdi. Kıbrıs'ın 13 parselinden 1, 4, 5, 6 ve 7 no'lu parsellerin bir bölümü Türkiye'nin TPAO'ya ruhsat verdiği bloklarla kesişiyordu."

"3 no'lu parsel ise Kuzey Kıbrıs'ın TPAO'ya verdiği ayrıcalıklı alan ile çakışıyordu. Arama ruhsatları ile ilgili yaşanan çatışma, Yunanistan ile gerginliğin ortaya çıkmasına yol açtı.


Türkiye-Yunanistan arasındaki gerginliğin boyutu, 2010'dan itibaren Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesiyle birlikte daha da arttı. Amerikan, İtalyan ve Fransız şirketleri bu doğrultuda Kıbrıs Rum Yönetimi ile anlaşmalar yaparak bölgede arama faaliyetlerine başladılar. Türkiye de Kıbrıs Rum Yönetiminin bu hareketine karşı sondaj gemisi Fatih'i ve Yavuz’u Türk savaş gemilerinin himayesinde Akdeniz'e çıkararak kendi kıta sahanlığında kalan bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başladı.


Bütün bunların ardından Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti.


Atina ise bu anlaşmanın uluslararası hukukta bir geçerliliği olmadığını savunarak Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti. Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin, "yasa dışı" olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti.

Ancak son dönemde Yunanistan ve Fransa’nın Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’deki hakimiyet alanlarını kendi lehlerine kullanma çabaları ve Türkiye’yi başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırma girişimleri, Ankara’nın tepkisini çekti. Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminin Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin çıkarlarını görmezden gelen Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı pozisyonunu sertleştirdi.


21 Temmuz 2020’de Türkiye bu defa "denizcilere duyuru" anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınlayarak, Oruç Reis araştırma gemisinin BM’ye bildirilen kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti. Bunun üzerine Yunanistan da harekete geçerek, korsan bir NAVTEX ilanında bulundu. Ardından savaş gemilerini bölgeye göndererek ortamın ısınmasına neden oldu.

Bölgede sıcak bir çatışmanın ortaya çıkma ihtimali üzerine 22 Temmuz’da AB Dönem Başkanı sıfatıyla Almanya Başbakanı Angela Merkel devreye girerek müzakere yapılması teklifinde bulundu. Bunun üzerine Türkiye NAVTEX ilanını 3-4 haftalığına geri çektiğini ilan etti.


Bu sırada Yunanistan, müzakere sözünde durmayarak Mısır ile bir Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzaladı. Yunanistan ile Mısır'ın yapmış olduğu anlaşmanın, Türkiye ile Libya'nın anlaşma bölgesi ile çakışması bölgede gerginliğin yeniden tırmanmasına yol açtı."

'YUNANİSTAN KENDİ GÖRÜŞLERİNİ DE ÇÜRÜTTÜ' 

Gökçen yaşanan gerginlikle ilgili gözden kaçmaması gereken en önemli hususlardan birini şöyle aktarıyor: "Yaşanan bu gerginliklerin içinde gözden kaçan bir husus vardır ki, o da Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de yapmış olduğu Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarında adaların kıta sahanlığının kısıtlanabileceği anlayışını savunulmasıdır. Oysa Yunanistan Türkiye’nin bu yöndeki girişimlerine adaların kıta sahanlığını öne sürerek karşı çıkmaktadır. Yunanistan Türkiye’ye karşı aksi bir uygulama ile yapmış olduğu anlaşmalara ters düşmekte ve aslında bu şekilde kendi görüşlerini de çürütmektedir."


"Yunanistan-Mısır Anlaşmasının 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklama ile, Yunanistan-Mısır anlaşmasının “yok hükmünde” olduğunu, iki ülke arasında deniz sınırının da olmadığını kayıt altına aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da 7 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, bu anlaşmanın ardından Türkiye’nin moratoryumu sona erdirdiğini, belirlenen bölgede sismik çalışmaların başlayacağını açıkladı ve 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX duyurusu ile Türkiye bu anlaşmaya tepkisini gösterdi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kapsamakta idi. Türkiye’nin NAVTEX ilanından sadece saatler sonra Yunanistan da karşı NAVTEX duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu bildirdi."

PEKİ ŞİMDİ NELER OLACAK? 

Gökçen sürecin devamında neler yaşanabileceğini de şu şekilde ifade etti: "Yaşanan son NAVTEX girişimleri neticesinde Yunanistan, AB, NATO ve BM’ye Türkiye’yi şikâyet etti. Yunanistan’ın bu şikâyetleri bu defa sadece durum tespiti şeklinde değil Türkiye’ye karşı gerek siyasi gerekse ekonomik yaptırımların uygulanmasına yönelikti. Yunanistan’ın bu girişimlerinin asıl sebebi, Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’ye karşı oluşturduğu hak gaspı girişiminde AB’nin ve ABD’nin desteğini almaktır."


YUNANİSTAN NE AMAÇLIYOR? 

"Atina bu girişimleri ile AB’nin, 27-28 Ağustos günlerinde yapılması plânlanan olağandışı dışişleri bakanları toplantısına kadar, Türkiye’ye karşı alınacak önlemler listesini hazırlamasını istemektedir. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da 7 Ağustos’ta Yunan basınına verdiği bir demeçte, hazırlanacak yaptırım listesinin Türk ekonomisine dönük olmasını ve böylece Türkiye’nin AB ile çatışmaya girmesi durumunda neleri kaybedeceğini görmesini istediklerini söyledi. Bu demeçten de anlaşılacağı üzere Yunanistan bugüne kadar kendisine destek veren ülkeleri de yanına alarak Türkiye’yi ekonomik yaptırımlar ile karşı karşıya bırakmak ya da bununla tehdit etmek istiyor."
"Türkiye’nin sürekli diyalog ve sorunların müzakere yolu ile çözülmesi girişimlerine karşı Yunanistan’ın masadan kaçarak ortamı geren girişim ve faaliyetleri, uluslararası kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmektedir. AB’nin 13 Temmuz toplantısında Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanmasına yönelik girişimlere, dönem başkanı Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkeler karşı çıkmıştı. Dolayısı ile Türkiye’ye karşı böyle bir ekonomik yaptırım girişimi sonuçsuz kalacak ve çözümün masada aranması yönünde telkinler gelecektir. Yine aynı şekilde Dedeağaç ve Girit’te üs kurmasına izin verdiği ABD’nin de desteğini almak isteyen Yunanistan’ın bu hukuksuz girişimlerinin ABD tarafından da karşılık bulmayacağı aşikârdır."


'YUNANİSTAN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ ÇÖZÜM OLARAK GÖRÜYOR' 
"Türkiye’nin bu konudaki önerisi, Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerin katılacağı bir toplantı ile sorunların çözülmesi şeklindedir. Son durum karşısında müzakere masasından kaçan Yunanistan’ın müzakerelere nasıl ikna edileceği ise tam bir soru işaretidir. "Yunanistan sürekli olarak kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar öne sürerek çözümsüzlüğü bir çözüm olarak görmektedir."

TÜRKİYE NE YAPMALI? 
"Türkiye’nin burada yapması gereken birkaç girişim bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Yunanistan’ın bölgede gerginliği tırmandıran girişimleri nedeni ile AB ve BM nezdinde izole edilmesinin sağlanması olmalıdır. Ayrıca Yunanistan’ın, başta Meis Adası olmak üzere daha küçük ada ve adacıkları dahi, maksimalist kıta sahanlığı kazanımı için kullanması ve bunu yaparken de Türkiye-AB ilişkilerini bir tehdit olarak ortaya koymasından duyulan rahatsızlık uluslararası platformlarda yüksek sesle dile getirilmelidir."
"Yani Yunanistan’ın Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları ve Meis adası üzerinden çıkardığı gerginlik ile asıl amacının ne olduğu uluslararası kuruluşlar önünde net bir şekilde ortaya konulmalıdır."

MÜZAKERE DENGELERİ TÜRKİYE LEHİNE DEĞİŞTİRİR' 

"Bunun yanında Yunanistan’ı bu tür hukuksuzluklara iten ve cesaretlendiren unsurların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Türkiye’nin bu anlamda yapması gereken bir başka girişim de Yunanistan ile anlaşma yapan ülkelerin önüne daha gerçekçi anlaşma metinlerinin getirilmesidir. Özellikle Mısır, alan itibariyle Türkiye ile benzer bir anlaşma yapsa idi daha fazla bir sahadan faydalanabilecekken Yunanistan ile yaptığı ancak hala imzalanmamış olan anlaşmada daha sınırlı bir alandan faydalanacağı görülmektedir. Bu ve benzeri anlaşma metinlerinin diğer ülkeler ile müzakere edilmesi, Doğu Akdeniz’deki dengelerin Türkiye lehine değişmesini sağlayacaktır. "


'TÜRKİYE OLDUBİTTİYİ KABUL ETMEYECEKTİR!' 

"Bütün bunların yanında Türkiye her şeye rağmen Doğu Akdeniz’de bir oldubittiyi kabul etmeyecek ve Oruç Reis, Barbaros Hayreddin Paşa ve Yavuz araştırma gemileri ile Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini devam ettirecektir. Türk donanması da her türlü tehdide karşı bu araştırma gemilerine eşlik edeceklerdir."


"Sonuç olarak Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak adına ve kendine düşen payı denizlerinden, Mavi Vatan’dan gereği kadar alması en doğal hakkıdır. Her ne pahasına olursa olsun bu hakkından vazgeçmeyeceğini de ilan etmiştir. Bu nedenle Yunanistan’ın oynadığı tiyatro ve oyalama taktikleri artık kabul görmemektedir."


'YUNANİSTAN'IN TİYATROSU ARTIK KABUL GÖRMEYECEK' 

Prof. Dr. Salim Gökçen sözlerini noktalarken: "Sonuç olarak Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak adına ve kendine düşen payı denizlerinden, Mavi Vatan’dan gereği kadar alması en doğal hakkıdır."

"Her ne pahasına olursa olsun bu hakkından vazgeçmeyeceğini de ilan etmiştir. Bu nedenle Yunanistan’ın oynadığı tiyatro ve oyalama taktikleri artık kabul görmemektedir." ifadesini kullandı...


Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Biçer de Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginliği ve Yunanistan'ın süreci çözümsüz bırakma politikasını değerlendirdi...

'AVRUPA’NIN ŞIMARIK ÇOCUĞU, YİNE BİR YERLERDEN YÜZ BULDU' 

Doç Dr. Savaş Biçer Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki tavrı için şu ifadeleri kullandı: "Yunanistan Avrupa’nın, Ermenistan Rusya’nın şımarık çocuğudur. Ne zaman bir yerlerden azıcık yüz bulsalar, ya da uluslararası güvenlik sisteminin kendi lehlerinde bir dönüşüm içerisinde olduğunu zannetseler, bir çıkış yapmak, geçmişteki ezikliklerini, emperyalizmin, dahası diasporalarının parasının uşağı değil de ortağı olduklarını iç ve dış kamuoyuna ispat etmeyi bir siyasi manevra olarak değerlendirseler, böyle sonu olmayan maceralara atılmayı en azından şöyle bir denerler."


"Bir de söz konusu Yunanistan olunca, manevra alanının genişliğinin ve arkada var olduğu sanılan desteğin de etki ve gücünün arttığının düşünülmesi hatası, Yunan yönetimlerinin sık olarak milli mahcubiyetlerine sebep olan gereksiz çıkışlar olmuştur."

"Ege ve Akdeniz’de iki NATO üyesi olarak, ortak paydaları ülkelerin çıkarına kullanabilme çabası Atatürk ve Venizelos tarafından başlatıldı ama, emperyalizmin özelikle de Avrupa ayağının vekalet savaşını seve seve oynama sevdalısı Yunan yönetimleri, her defasında Ege’nin simgesi olarak Türkiye’nin uzattığı Zeytin Dal’nı geri çevirme hatasını tekrarladı."
Biçer Yunanistan'ın çabalarının neden işe yaramadığını şu çarpıcı ifadeyle açıkladı: "Üstelik bu direncin devamını da hiç bir zaman getiremediler."


YUNANİSTAN'IN AMACI NEDİR? 

Doç. Dr. Biçer Yunanistan'ın niyetini şu şekilde değerlendirdi: "Yunan yönetimi şimdi, yanına Mısır, İsrail, Ürdün, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi toplam üç buçuk devleti de alıp, arkasında Avrupa Birliği ülkelerinin desteğinin de olduğunu sanıp, yine üstesinden gelemeyeceği ve devamını getiremeyeceği bir maceraya atılıyor."
"Yunanistan’ı yönetenler, bu üç buçuk devletin onları nasıl yüzüstü bırakabileceklerini, sanki hiç bir şey olmamış gibi işlerine bakabileceklerini değerlendiremiyorlar zira uluslararası düzenin yönelimi konusunda böyle bir farkındalıkları yok."

'ŞIMARIK YUNAN ÇOCUĞUNA TOKAT ATILABİLİR' 
"Yarın bir gün Mısır ve İsrail ABD’den doğrudan, Ürdün ise dolaylı olarak alacağı talimatla, şımarık Yunan çocuğuna Türkiye’den önce bir tokat atabilir, bunu anlamıyorlar."


'AVRUPA BİRLİĞİ DE ARTIK BIKTI' 
"Avrupa Birliği de bıktı artık iflas etmiş Yunanistanı finanse etmekten ve verdiği paraların AB projeleri ve otoyol ihale yolsuzlukları neyse de, Ege Denizine gömülüp durmasından."