Mustafa Mesut ŞIK 1983 Bigadiç doğumlu Bursa’da yaşayan genç bir fotoğrafçı. İşletme Fakültesi ile Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü mezunu olan Şık, Osmangazi Belediyesi’nde çalışıyor.
Kendisini amatör fotoğrafçı olarak tanımlayan Mustafa Mesut Şık'ın cep telefonu ile ürettiği fotoğraflardan oluşan portfolyosu 2019 Bursa uluslararası fotoğraf Festivali'ndeki portfolyo değerlendirmelerinde en iyi portfolyo seçildi. Güzergah ismini verdiği portfolyosu bu yıl düzenlenen Bursa uluslararası fotoğraf Festivali'nde sergilendi. Sanatçı kıymetli olanın üretim olduğunu ne ile üretildiğinin bir öneminin olmadığını belirtiyor.
KİŞİ YATIRIMI KENDİNE YAPMALI
Fotoğrafı bir ifade biçimi ve yaşanılan zamana tanıklık etmek olarak açıklayan sanatçı, “ fotoğraf anı yakalamaktır, bir kitap ile anlatılabilecek bir olayı bir fotoğraf karesi ile anlatabilmektir. Kişi yatırımı kendine yaptığı zaman güzel işler ortaya çıkacaktır aksi takdirde teknik olarak çok başarılı ama anlatım gücü, duygusu olmayan işler üretilecek ve bu işler zamana yenik düşecektir. Bu minval de üretmeye devam ediyorum”
GÜZERGAH
Sanatçı “Güzergah” ismini verdiği portofolyosunu anlatırken “ Her yeni gün yeni bir başlangıç, yeni umutlar...” diyerek söze başlıyor. “ Birçoğumuz için gün, sabahın ilk ışıklarından bile önce başlıyor. Hatta kimimiz sabah ezanında günün büyük çoğunluğunu geçireceği iş yerine yolu yarılamış bile oluyor.
Kendini tekrarlayan bu yolculuk, şehrin bütün keşmekeşi, karanlığı ve stresi ile insana kendini hapisteymiş gibi bile hissettirebilir ama pek azımız bunun farkına varabiliyoruz.
Aslında bakıldığında özgür gibi görünür insanlar ama ne güzergâh değişir ne de zaman.
Ben de bu rutini yasayan biri olarak, aynı güzergâhta farklı insanlar,farklı hayatlar, farklı yaşamlar görüyorum.
Bu güzergâhın en sevdiğim kısmı her şehrin belki de üvey evladı, şehir merkezine görece olarak uzak mesafede bulunan, ekseriyetle dar gelirli vatandaşların ikamet ettiği varoşlar.
Fırsatını bulanların kentin gösterişli yaşam alanları için terk ettiği, zamanın izlerini her köşesinde taşıyan bu evler ve araziler, zamanla göçmen ve imkandan yoksunlara ev olmuş.
Başka bir deyişle, Şehrin daha nezih sakinlerinin dönem dönem türlü sebeplerle kıyısından ya da tam ortasından araçlarıyla ya da dolmuşlarla geçerken endişeli gözlerle seyrettiği ve bilmeyenlerin yolu uzatma pahasına içinden yürüyerek geçmeye cesaret edemediği yerleşim yerleri.
Kimilerince görmezden gelinip yok sayılsa da, bana soracak olursanız İnsan bir şehir olsa, kalbi varoş olurdu derim.
Yaşayanlar bilir, varoşta hayat her zerresiyle hissedilir. Çocukların hâlâ sokaklarda koşuşturduğu, her rengi görüp her duyguyu yaşadığı yerdir burası. Sadece insanlar değil hayvanlar da nasibini alır bu dingin ve dolu dolu hayattan.
Bazen can yakar ama bu yaşam alanlarında bağlar, her yerde olandan daha sağlamdır ve bir kokusu vardır mahallenin, toprak kokar, keskindir, burun sızlatır ve biraz hislidir. Aslında buralar şehrin yitik hazineleridir.” İfadelerini kullanıyor.