Allah’a hamd, Rasülüne salat ve selam olsun.

Sevgili Bursalı kardeşlerim, bir tarafta mübarek Ramazana kavuşmanın mutluluğu, diğer tarafta Ramazana has neşve ve mutluluktan mahrumiyetin hüznü... Camiler, kandiller, ezanlar, salalar, oruç yerli yerinde;  lakin derinden gelen sessizlikle ve yürekten çığlıkla... İftarlar yalnız ve garip, sahurlar sessizliğe teslim, teravihler cemaate hasret...
Bu Ramazan bir başka, bu Ramazan çok farklı; hiç alışmadığımız, görmediğimiz, yaşamadığımız ve bu haliyle çok yabancısı olduğumuz bir Ramazan. 

Beşer planında musibet gibi görünen bu zaman dilimini, nasıl yorumlayacağımız ve ne şekilde değerlendireceğimiz ise ayrı bir fasıl. Umalım ve dileyelim ki, Mevlamız, bizim için hayır murat etmiş olsun. Zira biliyoruz ki, Kur’an-ı Hâkimde rabbimiz: “Umulur ki, sevmediğiniz, kerih gördüklerinizde sizin için hayır; sevip, hoşlandıklarınızda da sizin için şerr vardır; Allah bilir siz bilemezsiniz.” (Bakara, 216) buyuruyor.

Allah ömür verirse, bekleyip göreceğiz.

Bursa İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır'ın Acı Günü! Bursa İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır'ın Acı Günü!

Kıymetli kardeşlerim, ilahi irade nasıl tecelli ederse etsin, işin bu tarafı sonsuz kudret sahibi Rabbimize ait. Aslına bakarsak bizi çok da ilgilendirmiyor. İş olacağına varacak. Müdahele etme imkânımız da yok; dua ve münacattan başka. Bu durum, bizim sorumsuz olduğumuzu göstermiyor. Eh, ne yapalım kader işte; deme lüksümüz de yok. Unutmayalım bizler, sonsuzluğun yolcularıyız. Yol uzun ve çetin, menzil muhakkak. Durmaya, beklemeye ve ihmale gelmez; tedbirli olmak gerek. Bu yola azıksız, arkadaşsız, bineksin çıkılmaz. Bu yolda sadık arkadaş doğru rehber, Hz. Muhammed Mustafa (sav), azığımız ve dayanağımız, Hz. Kur’an, yolumuz İslam olmalı ve bu yolda bineğimiz de sebat-ı kademimiz olmalı; gayret bizden, yardım, inayet, hidayet ve tevfik Allah’dan.

İşte bu ahval ve şeraitte ihmal etmeyeceğimiz görevlerimiz var.

1) Bir kere “sıhhat bulmak için oruçlarımızı tutacağız. (Heysemi;3/179)
Bu hadis-i şerifi vesile kılarak hemen şunu ifade edeyim ki, son zamanlarda sıkça dile getirilen, tartışılan; bazen iyi niyetle bazen de maksatlı; oruç tutmak virüse karşı bağışıklığı azaltır mı? sorusu revaçta. Her sene olduğu gibi, birileri illa ki beyin bulandırmaya devam edecek; Allah’a samimiyetle teslim olunması gereken bu zamanda bile. İbadetler maneviyatımızı yükselten en önemli motive kaynaklarımız. Oruç tutmaya tıbben mani olan herhangi bir hastalık yoksa, virüse karşı bağışıklığı güçlendireceğini bilim kurulu üyemiz ifade ettiler; başka türlüsü de, düşünülemezdi zaten.  Dolayısıyla kafa karışıklığına ve kafa karıştırmak isteyenlere kulak vermeye mahal yok. Zevkle, şevkle, tefekkürle, tezekkürle ve dahi kemâli edeple oruçlarımızı eda edeceğiz.

2) Namazlarımızı, “kötülüklerden, fuhşiyattan korunmak” (ankebut, 45) için düzenli kılacağız. Evlerimizde teravihlerimizi eda edeceğiz.

3) Aynı sofra etrafında olmasa da, iftarlıklarımızı paylaşacağız.

4) Zekâtlarımızı daha bol; üstelik artıklarımızdan, beğenmediklerimizden, eskittiklerimizden değil, bilakis hoşlandıklarımızdan tasaddukta bulunmaya gayret edeceğiz.

5)Cimrilikten, oburluktan uzak duracağız.

6) Hesabî değil, hasbî olmak için elimizden geldiğince çaba sarf edeceğiz.

7) Şeytanların zincire vurulduğu bu zaman diliminde; onların, serbest dolaşımına müsaade etmemek üzere kavli karar kılacağız inşallah.

Bu süreçte idrak edeceğimiz Ramazan-ı Şerifin bize verdiği en önemli mesajı iyi kavrayıp, iyi yorumlarsak, insanlık ve İslamlığımız adına en hayırlı kazanımımızı elde etmiş oluruz. İşte o zaman da, şer gibi görünen bu süreç, bizim için mahza hayır olur. O mesaj,  âcizane kanaatimce şudur: kendimizden gayrısına çok yabancılaştık, bencilleştik, sahibi olduğumuzu iddia ettiğimiz, aslında emaneten bize verilenleri sorumsuzca ve umarsızca ‘har vurup harman savurduk’, tükettik; fakiri, garibi unuttuk, zevklerimizin esiri olduk. Duayı, dua almayı, şükrü, kanaati unuttuk. Yetimi, kimsesizi, yaşlılarımızı ya ihmal veya terk ettik. 

Kültürümüzde olmayan günlerle onları mutlu ettiğimizi zannettik; diğer zamanlarda pencereden baktırdık, yol gözlettik, hasret çektirdik, iç çektirdik, ahh çektirdik...

Büyüklerin ahı yerde kalır mı, mazlumların gözyaşı kurur mu?  Oysa biz, yaş dökülür yerde kalır, ahh’lar havaya karışır uçar gider zannettik. Meğer ne büyük yanılgıymış ve biz yanılmışız; bir yere gitmiyor, kaybolmuyormuş... Zerre miktarı iyilik de, zerre miktarı kötülük de (Zilzal;7-8) bir yere gitmiyormuş. Yaşadıklarımız sıradan şeyler değil. Müthiş bir sınavdan geçiyoruz. Şayet bu Ramazan bize bu eksikliklerimizi hatırlatır, giderirse ne mutlu bize. Unutmayalım ki; “Allah kendini değiştirmeyen kavmin durumunu değiştirmez.” (Ra’d, 11) Umalım ve dua edelim bu Ramazan bizi; iyiliğe, güzelliğe, hayra evirsin. Bütün kötülüklerden, musibetlerden korunmamıza; güzel ahlâka, temiz fıtrata, kısaca; insanlığımıza dönüşümüze vesile olsun. Sayamayacağımız kadar nimetten mahrum kalmanın ne demek olduğunu, şükretmenin erdemini, asıl mülkün sahibinin Allah olduğunu bilmemize mihmandarlık etsin. Ne kadar aciz ve çaresiz olduğumuzu öğretsin. Bizi Rabbimize yöneltsin, İslam caddesinde yürütsün ve sahili selamete çıkarsın. Bu duygu ve düşüncelerle; mübarek Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ederim.  Cenab-ı Hak; ülkemiz, milletimiz ve bilâd-ı İslam’a güzel günleri ve geleceği müyesser eylesin. 

Mevla bu rahmet ikliminde bizleri affetsin, mağfiret etsin, sonunda cehennem azabından azat eylesin. Ve bizleri leyle-i kadre, akabinde bayrama sağlıkla ve sağlıklı günlerde kavuşmayı; milletimizle beraber el ele, gönül gönüle idrak etmeyi nasip eylesin.

Ramazan’ı Şerifin hayrı bereketi üzerimize olsun.

Allah’a emanet olun.

İzani Turan / Bursa İl Müftüsü
 

Editör: Yüksel Aslan