Aziz Bursalılar, Sevgili Kardeşlerim; Yüce Dinimiz İslam’ın olmazsa olmazı olan beş temel ilkesi vardır. Bunlar; Can Emniyeti, Nesil Emniyeti, Mal Emniyeti, Din(inanç) Emniyeti, Akıl Emniyeti

Bunlara, Zarûrât-ı Diniyye de denir. İslam’ın bütün hükümleri bu beş temel gözetilerek bina edilir. Bir başka ifadeyle, bu ilkelere aykırı hüküm konulamaz. Daha net ifadeyle; bu ilkeler, İslam anayasasının değiştirilemez hükümleridir.

Sevgili dostlar, dünya insanı büyük bir sınavdan geçiyor bu günlerde. Ancak sınav sorusu, bilinmeyen, çalışılmayan yerden geldi galiba. Bunun içindir ki, insanlık topyekûn panik halinde. Biz de ülke olarak aynı sınavın öğrencileriyiz. Ancak avantajlıyız; Çünkü Allah’a, ahirete, kadere, kazaya imanımız var elhamdülillah. Bununla birlikte; tedbiri, tezekkürü, teakkulu, tefekkürü emreden yüce bir dine mensubiyetimiz var. Efendim, neyi kastettiğimi elbette anladınız, koronavirüs; çabuk bulaşan, hızlı yayılan, henüz aşısı  bulunamayan virüs... uzmanlar öyle diyor. Günlerden beri dünyanın birinci gündem maddesi.

Tüm sağlıkçılarımızın ısrarla dikkat çektikleri virüs. Nedir bu virüs, elle tutulan, gözle görünen bir şey mi? Hayır! Peki, çok büyük bir şey mi? Hayır! Ancak insan, bir yönüyle yeryüzünün en güçlüsü, idarecisi, Allah’ın ifadesiyle; yeryüzünün halifesi.

Ancak diğer yönüyle de en zayıfı.  Cenab-ı Hak da Nisa sûresinde öyle buyurmuyor mu: “insan zayıf yaratıldı.” Nisa suresi - 28  O kadar zayıfız ki, bir başka ayet-i kerime bunu çok veciz ifade ediyor. Hac sûresi - 73. Ayette Rabbimiz: “ Ey insanlar! Size bir misal verilmekte; iyi dinleyin onu: Allah’dan başka kendilerine yalvarıp yakardıklarınız var ya, hepsi bir araya gelseler bile bir sivrisinek yaratamazlar. Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi ondan kurtaramazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen de.” 

İşte bizim gerçeğimiz bu! Aksini iddia edebilene rabbimiz bu ayet-i kerime ile adeta haydi bakalım, hodri meydan! Yapabilecekseniz yapın bakalım; der gibi.

Sevgili dostlar, işte bu gerçekler ışığında dünya yolculuğumuz devam edecek, Allah’ın bize takdir ettiği ömür neyse o kadar yaşanacak. Bir dakika sonrasına garantimiz yok. Biz seferdeyiz, yolumuza bakacağız; yolculuğun gerektirdiği şartları yerine getireceğiz.  Sonuçta, Allah var gam yok. Eceli gelmeden ölen kimse yok, eceli gelenin de ölümünü engelleyecek hiçbir güç yok. Müslüman için mesele bundan ibarettir. Gerçek bu olmakla beraber bize düşen görev yok mu? Olmaz mı, elbette var:  Esbaba tevessül. Yani tedbir, tedbir, yine tedbir. 

İşte bugün bizden istenen de bu. Bu tedbirin başında da; temizlik, kelimenin orijinaliyle taharet gelmekte. Bu virüs belki de bize, İslam’ın ve Müslüman olmanın değerini hatırlatıyor.  Beş vakit abdest, yatarken, kalkarken, yemek öncesi ve sonrası ellerin yıkanması. Çevrenin temiz tutulması, tabiatın muhafaza edilmesi, havanın, suyun kirletilmemesi, mahlûkata merhamet, kâinatın dengesiyle oynamamak vs. vs.

İnsanlığın; geçici, basit, küçük menfaati için sünnetullah dediğimiz ilahi kanunları ihmal ettiği sürece, başının beladan kurtulması mümkün değil. Bu dünyanın bize, Allah’ın emaneti olduğunu unutursak, emanete emin olamazsak önümüze konan fatura da o denli ağır olabilir.

Sevgili dostlar, devletimiz bizim için bir dizi tedbir aldı. Bunların bir kısmı ekonomik, bir kısmı sosyolojik, bir kısmı da dini tedbirler. Ben burada dini tedbirler üzerine bir şeyler paylaşmak istiyorum sizlerle.  Malumunuz cemaatle namaz ve cuma namazlarına; din işleri yüksek kurulumuzun kararı ile ara verildi.

Diğer ifadeyle din işleri yüksek kurulumuz;  bu şartlarda cemaatle namazın caiz olmadığına dair fetva verdi. Cuma namazı da cemaatle kılınan bir namaz olması hasebiyle; cuma namazlarının da kılınmaması, zarûrât-ı diniyeden olan” hayatın korunması, can emniyeti” ilkesi açısından iradi değil, icbari bir durumdur. Yani dinen zorunluluktur. Üstelik cuma namazında izn-i âm esastır. Bu durum bir nevi seferberlik halidir. Seferberlik, sadece harp zamanında olmaz. Kritik durumlar için de devlet seferberlik ilan edebilir.  Umumi musibet halini alan “korona virüs vakası” da bu seferberliği hak eden noktaya ulaşmış durumda.

Bu musibetle, harp, mücadele halindeyiz tabiri caizse.  Harp zamanında cuma farz değildir, bunun kararı da devlete aittir. Tıpkı Fransızların Kahramanmaraş’ı işgal zamanında Sütçü İmam’ın: “Düşman kapıda iken cuma namazı kılmak caiz değildir.” fetvası da bu hakikatin bir parçasıydı.

Denebilir ki, ne alaka?

Efendim! Devlet, milletiyle vardır. Milleti olmayan devlet düşünülemez. Devletin varlığı milletin varlığı ile bire bir ilişkilidir. Bu gerçekten hareketle devlet, halkının sağlığını korumakla görevlidir, bunu ihmâl edemez, ihmal ederse halkına kötülük etmiş olur. Halka düşen de devletin almış olduğu kararlara harfiyen uymaktır, bu farzdır; uymazsa haram işlemiş, asi olmuş olur. Bakınız bu hususta Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz çok açık bir emirde bulunuyor; Nisa Sûresi 59. ayette; “Ey iman edenler!! Allah’a, rasülüne ve ülü’l- emre (yöneticilerinize) itaat edin.” buyuruyor. Rasülüllah (sav) “Bir yerde veba varsa oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde varsa başka yere gitmeyin.” buyuruyor. Bütün bu ilahi ve Nebevi emirler varken ve işin uzmanları bir tehlikeyi haber veriyorken, devlet, burada her türlü tedbiri almak mecburiyetindedir. Bugün yapılan da bu mecburiyetin gereği ve sorumluluğudur.

Kıymetli dostlar, bu ahval ve şeraitte, “Ben buna uymam, cemaat olurum, cuma namazımı kılarım” diyen bilmeden günah işlemekte ve asla makbul ve muteber bir iş yapmamakta. Sevap yerine günaha girmekte maalesef. Bizden dolayı bir Müslümanın hayatını kaybetmesi, sıradan bir günah değil; bilakis çok büyük bir günahtır. O kadar büyük bir günah ki, “Bütün insanlığı öldürmüş gibi bir günah.” Maide Suresi 32.ayet”

Kıymetli dostlar, cemaate ve cuma namazına ara verme kararı kolay alınan bir karar değildi şüphesiz. Bu kararı alanlar, ömrü hayatlarında cuma namazını hiç terk etmeyen, itikadı sağlam, İslami hassasiyeti üst düzeyde olan hocalarımız ve alimlerimiz. Hepimiz biliyoruz ki, reçeteye yazılan ilaçlar hep acı olur. Lakin şifa da acı ilaçlarda maalesef!  Sağlık her şeyin başı olduğu gibi, ibadet ve ubudiyetin de başı. İnanıyoruz ki, her şer görünende hayır vardır. Virüs musibeti bize, sahip olup da  farkında olamadığımız bir çok nimeti hatırlamaya vesile olması hakkımızda en mühim hayırdır. Bununla beraber camii, cemaat, musafaha, kucaklaşma, abdest, ibadet, nezafet, nezaket ve nezahet ne kadar değerliymiş belki daha iyi anlamış olacağız. Ve inanıyoruz ki, her sıkıntının ardında ferahlık vardır.  Cenap-ı hak bizi devletsizlikten, vatansızlıktan, bayraksızlıktan, ezansızlıktan muhafaza buyursun. Rabbim her türlü afetinden, hastalıklardan korusun. Birliğimizi, dirliğimizi, ordumuzu, yurdumuzu hıfzu emin eylesin. Mevladan hepinize sağlık, afiyet ve huzur dolu bir gelecek diliyorum. Sağlıcakla Kalın, Allah’a emanet olun.

Bursa İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır'ın Acı Günü! Bursa İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır'ın Acı Günü!

İzani TURAN

Bursa İl Müftüsü

Alkol içeren maddelerin temizlikte kullanılması caiz midir?

İspirto, kolonya vb. sıvılarla, temizlik amacıyla üretilen alkollü maddelerin içilmesi haram olmakla birlikte (Buhârî, Edep, 80; Müslim, Eşribe, 73), temizlikte kullanılmaları caizdir. Namaz kılmadan önce bu ürünlerin sürüldüğü yerlerin yıkanması da gerekmez (Kâsânî, Bedâî’, V, 115; Elmalılı, Hak Dini, II, 763-764).

https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/67/alkol-iceren-maddelerin-temizlikte-kullanilmasi-caiz-midir-

Günün Ayeti

Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.

(En’âm, 6/120)

Günün Hadisi

Ara bozmak için lâf götürüp getiren kimse cennet’e giremez.

(Al-Bukhari, "Edeb", 50; Muslim, "İman", 45)

Günün Duası

Allah’ım! Kötü ahlâktan, nefsânî arzulardan, kötü işlerden ve ayıp şeylerden beni uzaklaştır.

(İbn Hıbban, "Ed’ıye", No: 960)

Bursa Haber

Editör: Yüksel Aslan