İnsanın eşref-i mahlûkat olarak yaratılmış olmasına rağmen kusursuz olmadığı bir gerçektir. Zaten insanı insan yapan en önemli özelliği de bu değil midir? Peygamberimiz bu husus hakkında şöyle buyuruyor: "İnsanoğlunun hepsi günah işler. Günah işleyenlerin en hayırlısı ise tövbe edenlerdir." İnsan tarihi sürecinde her dönem çeşitli şekillerde sınanmıştır. Her asrın kendine göre insanı cezbeden bir tarafı olmuştur. Kur’an ve hadislere baktığımızda insanların mal, kadın, erkek çocuk, güç, para gibi birçok şeyden sınandığını görmekteyiz.
Günümüzde bu durum çok daha farklı boyutlarda kendini göstermektedir. Artık evimizden çıkmadan sadece bir telefon ile günah işlemek mümkün. “Ne istersen yapabilirsin” düşüncesi insanın inancıyla ve fıtratıyla olan bağlarını koparıyor. İşte tövbe tam bu noktada devreye girip özünden kopan bireye geri dönme fırsatı sunuyor. Allah Teâlâ’nın, kullarına olan sonsuz merhameti insan için bir kurtuluş bileti oluyor. Çünkü Allah Teâlâ hiçbir kulunun günahkâr olarak huzuruna gelmesini istemez. Bu nedenle tövbe ederek günahlardan arınmalarını diler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Ey müminler, hep birden Allah’a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz” (Nur, 31). Ayette kurtuluş için gösterilen yol, tüm inananların hatalarından tövbe edip Allah’ın rahmetine sığınarak, emirlerini uygulamaya özen göstermesidir. Bununla birlikte makbul tövbenin nasıl olacağı hakkında da şöyle buyurulmaktadır: "Ey müminler! Nasûh (samimi) bir tövbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde (kıyamet gününde) Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar" (Tahrim, 8). Şimdi bize düşen, bütün kusurlarımız ve günahımızla bâbü’l ebvab eşiğine dayanmak ve onu aralamaktır. Bilinmelidir ki o kapı her daim açıktır. Samimi bir tövbe ile o kapının tokmağına dokunduğumuzda, içeriye buyur edilmenin önünde hiçbir engel kalmayacaktır.
Zeynep Akıncı / İznik Müftülüğü