Aslında ilk akla gelen şey, kişinin önce çocuğunu tehlikeden korumasıdır. Ama bu durumda kişi kendisi oksijensiz kalacak ve ne kendisine ne de maske taktığı çocuğuna faydası olacaktır. Buradaki sır şudur: Kişi kendisini tehlikeden koruyabilmeli ki, çocuğuna faydası olsun. Bu uyarı, Kur’an-ı Kerim’deki şu uyarıyı akıllara getirir. “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 66/6)
Rabbimiz, kişiye, önce kendi nefsini sonra da ailesini, günahlardan ve haramlardan sakındırmak için sorumluluk yüklemiştir. Kişi bilinçli olmalı, helal-haram hassasiyeti taşımalı, Yaratıcısı’nın emirleri ve yasakları doğrultusunda yaşamalı ki, hem kendisini hem de ailesini cehennemden koruyabilsin. Çünkü aile, hem dünyada hem ahirette sürdürülecek bir birlikteliktir. Peygamberimiz, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım” (Tirmizî, Menâkıb, 63) diyerek müminlere, ailelerine karşı sorumluluklarını hatırlatmıştır.
Aile, insanın ilk yaratıldığı andan itibaren kabul edilen en önemli kurum ve en kutsal birlikteliktir. Fiziksel ve psikolojik farklılıklarıyla kadın ve erkeğin birbirini tamamlayıp bir arada olduklarında sükûnet bulacakları şekilde yaratan Rabbimiz her iki farklı cinsin nikâh ile birleşerek bir aile kurmalarını ister. (Rûm, 30/21)
İki ayrı insan Allah’ın adıyla yani nikâh gibi ‘ağır bir sözleşmeyle’ (Nisa, 4/21) bir araya gelir. Kişinin kendisinde sükûn bulacağı, kalbini muhabbetle dolduracağı, Kur’an’ın ifadesiyle birbirlerine elbise olacakları (Bakara, 2/187) eşinin, şefkat ve merhamet hissettiği çocuklarının, hürmet duyduğu anne-babasının yerini yani dünyadaki cenneti ve sığındığı limanı olan ailesinin yerini hiçbir şey dolduramaz.
‘Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.’ (Furkan, 25/74). Amin..
Lütfü İmamoğlu / Osmangazi Müftüsü